15 Aralık 2013 Pazar

MATAGALPA NİKARAGUA


11 ARALIK 2013
 
Sabah 6 da kalkıyorum. Zaten evde bir gürültüler var. Odaların tavaları açık sesler gidiyor birbirine. Anne gitmiş baba da iki gündür üzerinde olan atleti çıkarıp şık bir kıyafet giymiş. Komşunun bana hediye olarak yolladığı börekle kahvaltı edip babayla ve bisikletli taşıyıcıyla otobüs garajına gidiyoruz. Baba beni şoföre emanet ediyor. Burada ‘civcivotobüsü’ diyorlar yani bizim ördek dediğimiz her yerde gördüğü yolcuyu durup alıyor. Ördek sayısı da az buz değil.

Yolda Matagalpa otobüsü görülünce ona aktarılacağım. Nitekim otobüs durduruluyor ve apar topar aktarılıyorum . Bu arada bavulumu göremiyorum.
Katedral

 
Bavul falan diyorum ama kendimi otobüste buluyorum. Yolda kendi kendime söyleniyorum . ‘yahu güvenme bu kadar edepsizlik et bavulun otobüse bindiğini gör ‘diye. Bu otobüs daha şık. Herkes oturuyor ve Tv de müzik kanalı var.
Buradaki Sandansta liderleri
Garajda yine bir açıkgöz gelip 6 dolar istiyor. Artık kazın gözü açıldı.:)) yemiyorum. Şoföre soruyorum yarım dolar diyor. Garajın kapısında bekleyenlerle taksiye binip otelin önünde iniyorum. Adama hovardalık edip 1 dolar veriyorum. Burada paralar pırıl pırıl besbelli yeni basılmış.
satıcı kadınlar böyle süslü önlük giyiyor


öğle yemeği için hoş bir lokanta
Otelim şehrin merkezinde. Şehri gezmeye başlıyorum. Her Latin Amerika şehrinde olduğu gibi burada da meydan da büyük bir katedral var. Nikaragua da Katolik, Evancelist ve inanılmaz ama gerçek Yehavo şahitleri var. Bugün katedral üniversite mezuniyet törenine ayrılmış. İçerisi çok kalabalık. Kahve müzesi olan turizm müdürlüğü binasında şehrin haritası yok. Nikaragua tarihi üzerine panolar var. Amerikalı bir çiftle tanışıyorum. Daha doğrusu artık ar damarım çatladığı için turist tipi kimi görsem selam veriyorum. Erkek Nikaragua’da  bir çiftlikte çalışıyormuş. İspanyolcası iyi olduğu için buraya gelme sebebim olan yarın gideceğim turun detaylarını öğrenmesini rica ediyorum.

Bir kiliseye giriyorum. Çocuklarla bir şeyler yapılıyor. Sanırım yaramazlık eden çocuklar günah çıkarmaya gönderiliyor. Rahiple konuşurken ağlıyorlar. Kabus gibi geliyor bana.

Matagalpa kahve üretimi ve 1976 da öldürülen Sandinista liderlerinden Carlos Fonseca’nın doğum yeri olmasıyla tanınıyor. Fakir bir ailenin çocuğu olan Fonseca’nın fakir evi müze haline getirilmiş. Orada da panolarla hem onun hayatı hem de Sandinistaların mücadelesi anlatılıyor. Bu bölge hep Ortega!ya oy vermiş. Olağanüstü güvenli ve keyifli bir şehir.
Fonseca müzesi
Ara sokaklarda gezerken promujares(kadınlar için) yazan bir bina görünce bekçiyi ikna ederek hemen dalıyorum. Burası özel kadınlara kredi veren ,basit sağlık taramalarını yapan bir yer. www.promujeres.org sitesine girerek daha fazla bilgi edinebilir ve bağış yapabilirsiniz.

Sonra tepelere tırmanıyorum. Şehir inişli çıkışlı kurulmuş denizden 600 m yukarıda olduğu için havası da çok güzel.

Akşam süslenerek yani ruj sürerek balkonlu bir yerde yemeğe gidiyorum. Yanıma oturan hukuk öğrencisiyle sohbet ediyorum. Burada kendimi güvende hisettiğim için bir de bara gidiyorum. Genellikle geceleri dışarı çıkmadığım için bu özel bir durum. Mutlu oluyorum çok.

Otelde Mat diye Amerikalı bir çocukla tanışıyorum yarın tura gideceğim gel istersen diyorum. Yalnız gitmektense yanımda biri olması iyidir diye düşünüyorum tamam diyorsa da sabah ortalıkta görünmüyor.

 12 ARALIK 2013


Kahve plantasyonu sahibinin evi
Sabah erkenden kalkıyorum .zaten geç kalkma ihtimali yok zira kilise çanları, sabaha karşı atılan havai fişekler uyumana imkan vermiyor. Bir taksiye atlayıp San Ramon taksi durağına gidiyorum. Oradan San Ramon kasabasına. UCA diye kahve üreticilerinin bir kooperatifi var. Onların düzenlediği kahve turuna katılacağım. Daniel rehberim ve benden başka turda kimse yok. Yani özel bir tur. 17 dolar.  Daniel oradaki La pita köyünde yaşıyor. Turizm okumuş. Annesi öğretmen, babası çiftçi iki kardeşi daha var.Köyde  25 aile yaşıyor. Daniel yol boyunca bana ağaçların hikayelerini anlatıyor. İlki çıplak Kızılderili. Diğeri malinça düğün ağacı. Evlilik gibi çok güzel çicekleri var ama aynı zamanda kavgaları sembolize eden siyah tohumlar. Diğeri Wasimo doktor ağacı. İshal olunca  meyvasını yersen kıçını kapatıyor yani ishali iyileştiriyor. Birbirine sarılmış iki ağacın adı da aşkın öldürmesi. Sıkıca sarılan ağaç öbür ağacı öldürüyor.
Danielin annesi
Kahve ağaçlarına son zamanlarda bir mantar dadanmış. Yapraklarını yiyor ki o yapraklar kahveleri güneş ve yağmurdan koruyor. Kahve ağaçları üç senede meyva veriyor ve onlara siyah altın diyorlar. Bir ağaç yılda 2 kg kahve veriyor. Ancak bu mantardan dolayı köylüler kahve dışında başka alanlara kaymaya çalışıyorlar.

Seyva ağaçı diye bir ağaç olağanüstü güzellikte.Daniel onun noel ağacı olduğunu söylüyor ve ağaç bize köye hoş geldiniz diyor.
Seyva ağacı olağanüstü

Daniel ve kahve tohumları
köyün ilkokulu
Etrafta çeşitli kuşlar görüyoruz.Belbird vantrilog gibi nerede öttüğü belli olmuyor. Quetzal Guetamalanın kutsal kuşu. Ayrıca bağıran maymunlar var. Eskiden insanlar bu hayvanları nişan almak için kullanırlarmış. Onlarda dağlara kaçmışlar. Birbirleriyle bağırarak haberleşiyorlar. Sabah karşılaştıklarında bağırıyorlar ve diyorlar ki burada yemek yok başka yere gidin.

Bu küçük köylerde ilk olkullar var. Mavi ve beyaz boyalı. Nikaragua bayrağının renkleri. Lise için San Ramon kasabasına gidiyorlar.


köyün fıstıkları
Kahve toplamak özel bir iş. Taneleri  kökünden koparmamak gerekiyor. Günde 45 kilo kadar toplanabiliyor. Sörko sıra demekmiş. Bir sırayı bitiren toplayıcı çeşitli şekillerde patronu çağırıyor ve diğer bir sırayı toplamak istediğini belirtiyor. Islıkla ,dille , ellerini birleştirerek sesler çıkarıyor. Bu fasıl biraz turistik.


ve yakışıklı erkekler
Toplanan kahvelerin 2 kabuğu var. Birinci kabuk makineler vasıtasıyla çıkarılıyor, ve organik gübre haline getirilip kullanılıyor. 24 saat kurutuluyor. Ve sonra yıkanıyor ve oluklardan akıtılıyor.Kaliteli olanlar ağır oluyor ve  en altta kalıyor. Ağırlığına göre ikinci üçüncü kaliteler oluşuyor. Kabuklar,böcekli kahve  ve en kalitesiz yerlerinden de instant kahve yapılıyor. Daniel dalga geçiyor. Ayıklama tesislerinde kalan toprak ve kabukları göstererek ne görüyorsun diyor. İnstant kahve. Ben zaten içmem de içenleri de uyarmış olayım.

Daha sonra kahveler Matagalpa’ya gidiyor. Orada da 7 gün daha kurutuluyor. Ve 2 kabukları ayıklanıyor.

Daniel  kavurmanın da çok önemli olduğunu söylüyor. Nitekim Matagalpa’da Meriç için çekilmemiş kahve ararken görüyorum. En az altı değişik şekilde kavrulmuş kahve var.

Daniel beni evine götürüyor. İnanılmaz basit şartlarda yaşıyorlar.. Bahçeden muz ve Hindistan cevizi ikram ediyor. Daha sonra başka bir evde öğlen yemeği yiyoruz. Orada da kakao ,kırmızı fasulye , kahve ve mısır kurutuyorlar.

Tur dönüşü benim oğlanı görüyorum. Akşam çok gürültü olduğu için kulak tıkaçlarını takmış ve çalar saati duymamış.
aşktan öldüren ağaç
 
parkta ayakkabı boyacısı
 
Otelde birileri nerelisin diyorlar Türkiye deyince benim karım İranlı Türkçe biiyor diyen Amerikalı bir adamla tanışıyorum. Alan. 1972 yılında karısıyla bu şehirde tanışmış. Karısı irandan kaçıp buraya gelmiş.  Şimdi Amerika da yaşıyorlar ve Bahai meshebini yaymka için çalışıyorlar. Çok efendi biri Alan. Akşam birlikte yemeğe çıkıyoruz bana bol bol propaganda yapıyor.  İranda Bahaileri hapse atıyor hatta öldürüyorlarmış. Bahiyulah  1817-1892 yıllarında yaşamış anladığım kadarıyla  islamiyeti biraz reform etmiş ayrıca Hindu ve Budizmi de dinlere ekleyerek  herkesin eşit olduğunu savunan biri.. Sayıları çok olmasa da dünyanın çok değişik yerlerinde varlar. Matagalpa da da 50 kişi kadar varmış. Alan da onlarla toplantı yapmaya gelmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder