1 OCAK 2014
Granada katedral meydanı |
Öğlen kalkan üstelik de daha pahalı ve şık bir otobüste yer
buluyorum. Gece varacağım ama artık Granadayı bildiğim için bir problem yok. Otobüste
yemek,şekerli kahve gibi ikramlar var ve üstelik çok tenha ve benim yanımda da kimse
yok.
Ancak sınırda yine problem çıkıyor. Benim pasaportun son
kullanım tarihi 27 haziran 2014. Sınırdan geçiş işlemini yapan otobüs şirketi
yetkilileri sen geçemezsin diyerek beni sınıra kadar getirmeyi ret ediyorlar.
Oradan nereye gideceksin diye soruyorlar Guatemala deyince yoo katiyen oraya da
gidemezsin diyorlar. Al başına belayı.
Bu orta Amerika ülkeleri aynı prosedürü uyguluyor. Nikaragua almıyorsa
Kostarika hiç almıyordur. Aldı mı beni bir tasa. Hani havaalanında kalan bir
adamın filmi vardı. Benim başıma gelecekler onun yanında hiç. Zira bu
sınırlarda kalacak yer bile yok. Denemek istiyorum diye ısrar edince
götürüyorlar. Kontrolü yapan adam pasaportumu alıp müdürüne gidiyor. Sanırım
akıllı bir müdür bırak geçsin diyor. Zira yoksa başlarına bela olacağım. Otobüs
yetkilileri inanamıyorlar. J)
İyi de benim bütün program altüst oluyor böylece.
Akşam merkezde bir hostele yerleşiyorum. Burada festival
var. Sokaklar insan ve gürültü dolu.
2 – 8 OCAK 2014
Ders alacağım şirketleri daha önce araştırmıştım. Gözüme
kestirdiğim birine gidiyorum ve ayrı banyosu ve
wi-fi olan bir yer olursa ders alacağımı söylüyorum. Bu dersler
sırasında bir aile yanında kalıyorsun ve onlarla pratik yapıyorsun. Çok güzel
bir ev ve özel bir oda gösterilince kabul ediyorum..
Daisygabriella kitap okuyor |
Evde Mireya anneanne, Deysigabriella 3 yaşında şirin mi
şirin bir torun, Alijendro oğul ve sabah başka öğleden sonra başka hizmetçi.
Yemekler de ücretin içinde. Onlar ne yerse ben de onu yiyeceğim. Yani ev
yemeği.:) Kızı Amerika’da hem okuyor hem
de çalışıyormuş. Ev çok güzel. Uzun bir avlunun sonundaki geniş avluda 2 katlı
binanın iki katında da bağımsız daireler var. Önce yukarıyı seçiyorum. Çok
aydınlık ama sonra aşağıda TV olduğunu fark edip aşağıya geçiyorum. Evin sokağı
çok şık. Sanırım zenginlerin evleri var. Pek çok kişi evinin ön tarafını dükkan
haline getirmiş hatta bir tanesi eczane açmış. Gece geç vakte kadar açık.
Sallanan sandalyesinde eczacı oturuyor. Hem evinde, hem dükkanında. Bir evin
önünde berber var,.Çeşitli dükkanlar , kafeler dolu.
kaldığım ev |
Consulada Caddesi bizim mahalle |
Geceleri mahallede bisikletli bir bekçi dolaşıyor. Arada bir
düdüğünü çalıyor. Benim çocukluğumda Buca’da gece bekçileri vardı. Bunlar biraz
daha gelişmiş. Motorize bekçi.
marimba çalan adamlar |
Dersler güzel gidiyor ama fark ediyorum ki ben artık yaşlanmışım; en bildiğim kelimeleri bile konuşmaya kalkınca hatırıma gelmiyor.Yine de keyif alıyorum.
Derslerden çıkınca gidip öğlen yemeğimi yiyorum. Bazen bana
özel yemek yapıyorlar. Ve biraz dinleniyorum.
Daisy’ye kitaplar alıyorum onu okuyorum. Akşam üstü çıkıp geziyorum.
Bazen akşam yemeğinden sonra Kanadalı şeker oğlanın işlettiği lokantaya uğrayıp
bir içki içiyorum. Oraya genel olarak yabancılar takılıyor. İlginç tipler
oluyor. Örneğin iki Amerikalı kadın bir yıllığına burada gönüllü olarak bir
yerde ders veriyorlarmış.
satıcı kadın |
Dolaşırken müziğe benzeyen gürültüler duyuyorum ve tabi
oraya yönleniyorum. Davul zurnalı bir gürültü .düğün mü var diye soruyorum.
Belki davet ederler fotoğraf çekerim. Genç bir adamın doğum günü partisiymiş. Ama
nerde adamlarda davet edecek nezaketJ)
Aura ve ben derste |
hocam Aura ve nakatamal |
Sandanistaları konuşuyoruz. 17 yaşına kadar bütün çocukların
her türlü okul masrafı karşılanıyormuş. Kitaplar, kıyafetler, çantalar. Aklıma
yıllar önce Harran’da rastladığım çocuklar geliyor. O sene devlet çocuklara
ders kitaplarını parasız vermişti. Çocuklar Erdoğan bize bu kitapları verdi
diye mutlulukla göstermişlerdi. Ayrıca kadınları koruyan kanunlar çıkarmışlar.
Burada garip bir şekilde pek çok insan boşanmış. Özellikle erkekler çok kadınla
yaşıyorlar. Aura’nın babasının da pek çok sevgilisi varmış. Annem niye buna
katlanıyor anlamıyorum diyor.
Oradan Caterina’ya geçiyoruz. Burası da turistik bir yer. En
önemli özelliği tepeden Apollo gölünün görüldüğü bir yer olması. Burada at
gezintisi yapmak mümkün. Ben at gezintisinden boyumun ölçüsünü aldığım için hiç
kalkışmıyorum. Bir kilise gezerken duvarda bir liste görüyorum. O bölgenin
yönetimi bir sene içinde ne yapmış ne kadar parayı nereye harcamış hepsini
listeleyip asmış.
Caterina Appolla gölü |
Aura’yı yolda bırakıp ben dönüyorum. Bu gezi iyi oluyor.
Gramer faslını bırakıp bol bol konuşuyoruz.
Ertesi gün ders çıkışı göl kenarına parka gidiyorum. Pazar
olduğu için park kalabalık. Her yerden çok yüksek müzik sesi geliyor. Bir
tanesi nispeten iyi geliyor kulağıma. Oturup bir şeyler söylüyorum. Burada
nasıl beceriyorlarsa yemekler siparişten en erken yarım saat sonra geliyor.
Tamam taze yapıyorlar ama bir kahvaltı için yarım saat beklenmez ki. Burada da
yemeğin gelmesini bekliyorum ve fark ediyorum ki burada kareoki var. Önce
söyleyen güzeldi fakat sonra kendini bilmez biri çıkıp avaz avaz bağırmaya
başlamaz mı? Benim yemeği paket yapın dedim ama ne çare yine de epey bir
beklemek zorunda kaldım. Yemek paketimi kapıp nispeten daha az müzik olan göl
kıyısındaki bir bankta yedim.
İsa ve Meryem Ana |
Her müzik kötü de olsa bir anlamı oluyor. Bazılarından
kaçacaksın ama bazılarına da bakmayı ihmal etmeyeceksin. Yine bir müzik takip
edince kilisedeki bir olaya şahit oluyorum. Çocuklar romanlar gibi giyinmişler.
Davul zurna kiliseye geliyorlar. Tam ne olduğunu anlayamıyorum. Sonunda İsa’nın
doğumuna gelen kralları temsil ediyorlarmış. Burada da çocuklara şeker vermek
için kart dağıtıyorlar. İnsanları kiliseye getirmek için çeşitli törenler
düzenliyorlar.
Granada tepeden |
Dün yukarıdaki odaya Amerikalı bir kadın öğrenci geldi.
Emlak işi yapıyormuş. Liseden beri İspanyolca öğreniyormuş. Kitap
okuyabiliyormuş ama konuşamıyormuş. Daha merhaba derken İspanyolca konuşalım
dedi ben de tamam dedim. Akşam yemekte uzun uzun konuştuk. Arada bir Ajendoro
İngilizce bir şey söylüyor ,kadın da
bana İspanyolca anlatıyor. Olur a pratik yapıyoruz. Gecenin sonuna doğru
anlaşılıyor ki benim İngilizce bilmediği sanıyor ve çocuğa kızıyormuş.
kaldığım aile |
Kostarika’da gördüğüm Amerikalı bir kadın sandanistalar var
katiyen Nikaragua’ya gitmem diyordu bu tam tersine onlara ait romanları okuyor.
Nikaraguanın Karayipler kıyısındaki özerk bölgesi olan
Bluefields’e gitmek üzere uçak biletimi alıyorum. Henüz pasaport işim çözülmüş
değil. Herkes Guatemala’ya girebilirsin diyor. Bakalım hayat ne
gösterecek. Bu kadar heyecan bana biraz fazla geliyor. Fark ediyorum ki
belirsizlik beni strese sokuyor.
Son akşam biraz sokaklara takılıyorum. Leroy’un lokantasına
gelen insanlarla sohbet ediyorum. Ev yakın ama gece 10 olduğu için taksiye biniyorum. Eve gelince taksi ben kapıyı açıncaya kadar
bekliyor. Bu nezaket çok hoşuma gidiyor.
BLUEFİELDS
Bluefields uçak listesinde benim adım yok. Yetti
diyorum. İkinci uçağa
bindiriyorlar. O uçak daha ilerideki
corn island adasına gidiyormuş. Oraya varınca anlıyorum. Orası Karayiplerin
turistik deniz bölgesi. Benim niyetim buradaki eski kültürden toplumları
görmek. Uçak 12 kişilik minübüs gibi bir şey. 1.5 saatlik çok keyifli bir
seyahat oluyor. Uçaktakilerin uyumasını şaşarak seyrediyorum. Benden başka
herkes uraya geliyormuş. Gelmişken bir gece kalayım bari diyorum ama ekstra para
isteyince vaz geçiyorum. Vaktimi Guatemalaya ayırayım diyorum. Tabi girebilirsem.
Ama bu arada göllerin, nehirlerin, dağların üzerinden inanılmaz keyifli bir uçak gezisi yapıyorum.
Pilotlardan birisi 23 yaşında bir kadın. Hakkında bugün gazetede haber çıkmış.
3000 saat uçan ilk Nikaragua’lı kadın pilotmuş. Hakancım bizde kadın pilot var
mı?
havadan Corn İsland |
Bluefields özerk bir bölge. Pek çok etnik grup bu civarda
yaşıyor. Gece hayatı da çok canlıymış ama ben yalnız başıma pek cesaret
edemiyorum. Daha gündüzken insanlar bana dikkat et diyorlar. Yemek yemek için
bir yer tarif ediyorlar. Batakhane gibi yer. Loş.erken olduğu için tenha. Genç
bir kadın geliyor .gidip kıyafetini değiştiriyor, mini etek giyiyor. duvardaki
yazıda’ burada yaptığını gördüğünü, duyduğunu başka bir yede söyleyeceksen
gelme’ yazıyor. Apar topar yemeğimi yiyip çıkıyorum. Gitmem gereken lokanta
biraz ilerideymiş. Nehir kıyısında çok keyifli şık bir lokanta . menüde yazan bir kadeh kırmızı
şarabı bulamıyorlar. Bir saat sonra bir kadeh beyaz şarap geliyor.:))
10- 14 Ocak 2014
Sabah havaalanına
gidip dönüş biletimi alıyorum. Müzik
aletleri ve bir kalabalık. Meğer Nikaragua’yı dünya güzellik yarışmasında temsil
eden kadın buralıymış. Onu karşılamaya gelmişler. Biraz fotoğraf çekerim diye
bekliyorum. Ama gelmiyor. Sabah dokuzdaki tekneye yetişip Laguna Perla yani İnci Laguna gideceğim. Maalesef ne
kraliçeyi çekebiliyorum, ne de tekneye yetişebiliyorum. Ben gidinceye kadar
dolmuş. Tekne dediğin kayığın biraz büyüğü. 20 kişi kadar alıyor.
tekneden |
İkinci tekne 11 de. Biraz dolanıp geliyorum. Tekneye
doluşuyoruz. Yolda yağmur yağmaya başlayınca hemen bir naylon çıkıyor onu
başımızın üzerinde tutuyoruz. Yağmur 10 dakika gibi yağıp geçiyor.
Burası dünyanın değişik bölgelerinden gelip buraya yerleşen
geleneklerini koruyan yerli halkların yaşadıkları bir bölge. Lagun Perla da bu
bölgenin merkezi. Bambu çatılı küçük evler, Jaimaika kökenli uzun boylu,ince,
esmer insanlar.
Bölgede yaşayan halklar Miskitu’lar Garifuna’lar ve Creole’ler. Bu bölgelere ancak teknelerle
gidilebiliyor. Bu halklar İspanyolların işgal edemediği Orta Amerikanın Karayipler
bölgesinde yaşıyorlar. Eski geleneklerinin
Şamanizm,çok eşlilik gibi büyük bir kısmını koruyorlar. Batan köle
gemilerinden kurtulanlar, kölelikten kaçanlar da bu bölgeye geliyorlar.
İngiltere ve Fransa’yla işbirliği yapıyorlar. Garip bir İngilizce konuşuyorlar.
İç savaş sırasında iç tarafta yaşayanlar Sandanistaları
destekliyor. Kıyılardaki bazı köyler ise kontraları. İngilizler Miskitu’ların
liderine kral ünvanı veriyorlar. Şu anda özerk bölge gibi. Zaten kontrol etmek
çok zor. Perla Lagunun etrafında küçük küçük yerleşim yerlerinde oturuyorlar.
Balıkçılık yapıyorlar. Yaşadıkları yerde her türlü mevva ve sebze yetişiyor.
Kendi dillerini konuşuyorlar. En ufak yerleşim yerinde dahi ilkokul var.
İspanyolca, İngilizce orda öğretiliyor.
kurutulan balıklar |
burada kalıyorum |
Gündüz biraz çıkıp dolaşıyorum. Burada her yerleşim yerinde
basebal sahaları var. Köyler, şehirler arasında çekişmeli maçlar oluyor. Bugün
de Pazar olduğu için maç var. Aynı yerde kaldığımız çiftle maçı seyretmeye
gidiyoruz. Bizim takım yeniliyor.:))
Nikaragua güzellik kraliçesi ve ben |
Otele geldiğimde bir de ne göreyim. Nikaragua güzellikle
kraliçesi ekibiyle birlikte gelmiş bizim lokantada yemek yiyor. Saffetcim
haklısın gerçekten pek şanslıyım galiba.
Burada görülecek iki önemli yer var. Birisi çevredeki yerli
yerleşimleri diğeri tipik Karayip adaları olan
Cays adaları. İkisine gitmek için de grup bulmam lazım. Bugün köylere
giden bir gruba katılıyorum. Zaten Karayip adalarını Panama’da gördüm. Oraya gitmesem
de pek dert etmeyeceğim. Belki yarın oraya bir grup bulunabilir. Civardaki
değişik kökenli köylerden dört tanesini geziyoruz. Bizi gezdiren George doğru
dürüst bir şey anlatmıyor. İlk köyde- Kahkabila, Miskitu köyü-
İkincisi Brownbank -Creore köyü- oradaki klinikteki hemşire bana ilaç veriyor. Bir adam da gelip sabah erken etrafta dolaşan yabani hayvanları anlatıyor ve taşıma için yaptırdığı tekneyi bize gösteriyor.
bay Joseph Scott |
www.tablepoint.us sitesinden izleyebilirsiniz.
Orada sarı kuyruklu kuşlar var. Uçarlarken
seyretmesi çok keyifli. Bunlar aynı
ağaca yuva yapıyorlar ve dört beş sene içinde ağacın ölmesine sebep olup başka
bir ağaca geçiyorlar. Mr Scott bize heyecanla oradaki hayvanları bitkileri anlatıyor. Çok romantik bir adam.
Oradan bu bölgenin en büyük yerleşim yeri olan Orinoco-Garifuna köyü- gidiyoruz. Bir hostelin lokantasında yemek yiyoruz. ben lapa ile idare ediyorum. Bu köyün evleri biraz sıkış tepiş çünkü arkası bataklıkmış. Köylüler tek taraf olan nehir tarafını savununca kontralar buraya girememişler.
18 torunlu kadın |
çocuklar,inekler ve domuzlar |
Bir de yılbaşında Norveç’e giden bir kadın orada günde 3
saat ışık olduğunu kendisinin de devamlı
uyumak istediğini anlatıyor. Ve tabi çok üşüdüğünüJ).
naylon yelkenli tekne |
Bir çift balık tutmaya çıkıp istiridye ve balıkla döndüler. Buradaki
aşçıyla birlikte yemek hazırladılar ve beni de davet ettiler. ülkeleri
dolaşan gençler ya da orta yaşlılar. Bu kadar erken böyle bir şeye karar verip
uygulamaları insanı imrendiriyor.
Burada tanıştığım herkes sırt çantasını alıp çeşitli
Yolda Nuria’ya rastlıyorum. Beni evine davet ediyor. Annesi bahçeye
sebze ekiyor. Sohbet ediyoruz. Hayatını Pedro’yla tanışmalarını, çocuklarının
olmadığını anlatıyor. Türkiye’deki kadınların durumunu soruyor. Çok akıllı ve
güzel bir kadın.
çok güzel bir dolunay var. nehir kenarında oturup izliyorum.
Yarın tekneyle Bluefields, oradan uçakla Managua’ya gidiyorum.
Öbür gün de umuyorum Guatemaladayım..