14 Ocak 2014 Salı

TEKRAR NİKARAGUADAYIM

 

1 OCAK 2014

 HOŞ GELDİN YENİ YIL!!! Pek emin değilim ama umarım hoş gelmiş ve hoş şeyler getirmiştir. Kahvaltıdan sonra Meriç’i havaalanına bırakıyorum ve San Jose’deki yeni öğrendiğim Emir isimli bir türkün ALDEA isimli hosteline gidiyorum. Neden daha önce keşfedememişim üzülüyorum. Çok güzel bir mekan. Emir!i bulamıyorum. Bu gece San Jose de kalıp otobüs durumuna göre karar vermeyi planlıyorum. Otobüs bulursam Granada’ya gidip bir hafta İspanyolca dersi almak istiyorum. Bulamazsam kuzeye Monteverde şehrine gitmeyi düşünüyorum. Mondeverde esas olarak doğası ile meşhur ama benim ilgimi çeken başka. Burayı Kore savaşına gitmeyi ret ettikleri için cezalandırılan Amerikalı Quakerlar  kurmuşlar ve bölgedeki doğayı korumuşlar. Şimdi binlerce turist oraya doğa için gidiyor.
Granada katedral meydanı
 
Öğlen kalkan üstelik de daha pahalı ve şık bir otobüste yer buluyorum. Gece varacağım ama artık Granadayı bildiğim için bir problem yok. Otobüste yemek,şekerli kahve gibi ikramlar var ve üstelik çok tenha ve benim yanımda da kimse yok.

Ancak sınırda yine problem çıkıyor. Benim pasaportun son kullanım tarihi 27 haziran 2014. Sınırdan geçiş işlemini yapan otobüs şirketi yetkilileri sen geçemezsin diyerek beni sınıra kadar getirmeyi ret ediyorlar. Oradan nereye gideceksin diye soruyorlar Guatemala deyince yoo katiyen oraya da gidemezsin diyorlar.  Al başına belayı. Bu orta Amerika ülkeleri aynı prosedürü uyguluyor. Nikaragua almıyorsa Kostarika hiç almıyordur. Aldı mı beni bir tasa. Hani havaalanında kalan bir adamın filmi vardı. Benim başıma gelecekler onun yanında hiç. Zira bu sınırlarda kalacak yer bile yok. Denemek istiyorum diye ısrar edince götürüyorlar. Kontrolü yapan adam pasaportumu alıp müdürüne gidiyor. Sanırım akıllı bir müdür bırak geçsin diyor. Zira yoksa başlarına bela olacağım. Otobüs yetkilileri inanamıyorlar. J)

İyi de benim bütün program altüst oluyor böylece.

Akşam merkezde bir hostele yerleşiyorum. Burada festival var. Sokaklar insan ve gürültü dolu.

 2 – 8 OCAK 2014

 Sabah ilk işim bizim dış işleri bakanlığına bir email atıp ne yapabileceğimi sormak oluyor. Benim Türkçe emaili sanırım otomatik tercüme ettikleri için hiçbir şey anlaşılmaz bir şekilde Meksika büyükelçiliğine yolluyorlar.  Onlar da  buraya gel pasaportu yenileyelim diyorlar. Bu pasaportla Guatemala’ya ve ABD’ye girebilir miyim sorularının cevabı yok. Giremezsem buralarda biraz daha oyalanıp geri döneceğim.


Daisygabriella kitap okuyor
Ders alacağım şirketleri daha önce araştırmıştım. Gözüme kestirdiğim birine gidiyorum ve ayrı banyosu ve  wi-fi olan bir yer olursa ders alacağımı söylüyorum. Bu dersler sırasında bir aile yanında kalıyorsun ve onlarla pratik yapıyorsun. Çok güzel bir ev ve özel bir oda gösterilince kabul ediyorum..


kaldığım ev
 
Evde Mireya anneanne, Deysigabriella 3 yaşında şirin mi şirin bir torun, Alijendro oğul ve sabah başka öğleden sonra başka hizmetçi. Yemekler de ücretin içinde. Onlar ne yerse ben de onu yiyeceğim. Yani ev yemeği.:) Kızı  Amerika’da hem okuyor hem de çalışıyormuş. Ev çok güzel. Uzun bir avlunun sonundaki geniş avluda 2 katlı binanın iki katında da bağımsız daireler var. Önce yukarıyı seçiyorum. Çok aydınlık ama sonra aşağıda TV olduğunu fark edip aşağıya geçiyorum. Evin sokağı çok şık. Sanırım zenginlerin evleri var. Pek çok kişi evinin ön tarafını dükkan haline getirmiş hatta bir tanesi eczane açmış. Gece geç vakte kadar açık. Sallanan sandalyesinde eczacı oturuyor. Hem evinde, hem dükkanında. Bir evin önünde berber var,.Çeşitli dükkanlar , kafeler dolu.

Consulada Caddesi bizim mahalle

Geceleri mahallede bisikletli bir bekçi dolaşıyor. Arada bir düdüğünü çalıyor. Benim çocukluğumda Buca’da gece bekçileri vardı. Bunlar biraz daha gelişmiş. Motorize bekçi.

 Öğleden sonra Aura ile derse başlıyoruz. Aura 30 yaşında finans okumuş ama ders vermeyi tercih etmiş genç bir kadın. Dersler beş gün günde 4 saat olacak. Epey yorucu. Yarından itibaren sabahları gideceğim. Dersi aldığım mekan da çok güzel. Tam katedral karşısında her tarafı açık püfür püfür esen bir mekan. 
marimba çalan adamlar


Dersler güzel gidiyor ama fark ediyorum ki ben artık yaşlanmışım; en bildiğim kelimeleri bile konuşmaya kalkınca hatırıma gelmiyor.Yine de keyif alıyorum.


satıcı kadın
Derslerden çıkınca gidip öğlen yemeğimi yiyorum. Bazen bana özel yemek yapıyorlar. Ve biraz dinleniyorum.  Daisy’ye kitaplar alıyorum onu okuyorum. Akşam üstü çıkıp geziyorum. Bazen akşam yemeğinden sonra Kanadalı şeker oğlanın işlettiği lokantaya uğrayıp bir içki içiyorum. Oraya genel olarak yabancılar takılıyor. İlginç tipler oluyor. Örneğin iki Amerikalı kadın bir yıllığına burada gönüllü olarak bir yerde ders veriyorlarmış.

Dolaşırken müziğe benzeyen gürültüler duyuyorum ve tabi oraya yönleniyorum. Davul zurnalı bir gürültü .düğün mü var diye soruyorum. Belki davet ederler fotoğraf çekerim. Genç bir adamın doğum günü partisiymiş. Ama nerde adamlarda davet edecek  nezaketJ)

Aura ve ben derste
Bir gün hocamla dersi yollarda yapmaya karar veriyoruz. O sabah buluşup Masaya’ya gidiyoruz. O bana orada çok güzel yapıldığına inandığı nacatamaldan yedirmek istiyor. Haşlamış mısır ,et,soğan muz yaprağına sarılıp satılıyor. bir de sosis gibi bir şey var. Bana tattırıyor önce sönra ne olduğunu söylüyor. Domuz kanında pişmiş pirinç. fena değil.:)) Auro Masaya’ya yakın bir kasabada yaşıyor. Annesi hem terzilik yapıyor hem de dükkanları varmış. Auro son iki yıldır kiliselerinin muhasebesini tutuyormuş. Kilisenin aldığı karar göre her iki senede bir görev değişikliği yapılıyormuş.

hocam Aura ve nakatamal

Sandanistaları konuşuyoruz. 17 yaşına kadar bütün çocukların her türlü okul masrafı karşılanıyormuş. Kitaplar, kıyafetler, çantalar. Aklıma yıllar önce Harran’da rastladığım çocuklar geliyor. O sene devlet çocuklara ders kitaplarını parasız vermişti. Çocuklar Erdoğan bize bu kitapları verdi diye mutlulukla göstermişlerdi. Ayrıca kadınları koruyan kanunlar çıkarmışlar. Burada garip bir şekilde pek çok insan boşanmış. Özellikle erkekler çok kadınla yaşıyorlar. Aura’nın babasının da pek çok sevgilisi varmış. Annem niye buna katlanıyor anlamıyorum diyor.

 Masaya’dan beyaz kasabalar adıyla geçen ancak içinde beyaz bir ev bile görünmeyen San Juan de Oriente ve Catarina’ya gidiyoruz. San Juan de Orient Kapadokya’daki Avanos gibi Nikaragua’daki en önemli toprak çanak çömlek yapılan bölgesi. Gerçekten çok güzel eserler var.

Oradan Caterina’ya geçiyoruz. Burası da turistik bir yer. En önemli özelliği tepeden Apollo gölünün görüldüğü bir yer olması. Burada at gezintisi yapmak mümkün. Ben at gezintisinden boyumun ölçüsünü aldığım için hiç kalkışmıyorum. Bir kilise gezerken duvarda bir liste görüyorum. O bölgenin yönetimi bir sene içinde ne yapmış ne kadar parayı nereye harcamış hepsini listeleyip asmış.
Caterina Appolla gölü
Aura’yı yolda bırakıp ben dönüyorum. Bu gezi iyi oluyor. Gramer faslını bırakıp bol bol konuşuyoruz.

Ertesi gün ders çıkışı göl kenarına parka gidiyorum. Pazar olduğu için park kalabalık. Her yerden çok yüksek müzik sesi geliyor. Bir tanesi nispeten iyi geliyor kulağıma. Oturup bir şeyler söylüyorum. Burada nasıl beceriyorlarsa yemekler siparişten en erken yarım saat sonra geliyor. Tamam taze yapıyorlar ama bir kahvaltı için yarım saat beklenmez ki. Burada da yemeğin gelmesini bekliyorum ve fark ediyorum ki burada kareoki var. Önce söyleyen güzeldi fakat sonra kendini bilmez biri çıkıp avaz avaz bağırmaya başlamaz mı? Benim yemeği paket yapın dedim ama ne çare yine de epey bir beklemek zorunda kaldım. Yemek paketimi kapıp nispeten daha az müzik olan göl kıyısındaki bir bankta yedim.
İsa ve Meryem Ana
Her müzik kötü de olsa bir anlamı oluyor. Bazılarından kaçacaksın ama bazılarına da bakmayı ihmal etmeyeceksin. Yine bir müzik takip edince kilisedeki bir olaya şahit oluyorum. Çocuklar romanlar gibi giyinmişler. Davul zurna kiliseye geliyorlar. Tam ne olduğunu anlayamıyorum. Sonunda İsa’nın doğumuna gelen kralları temsil ediyorlarmış. Burada da çocuklara şeker vermek için kart dağıtıyorlar. İnsanları kiliseye getirmek için çeşitli törenler düzenliyorlar.

Granada tepeden
Bu kilisenin çan kulesinden muhteşem bir Granada görüntüsü var. Oradan evlerin nasıl avlular etrafında yapıldığını görebiliyorsun.

Dün yukarıdaki odaya Amerikalı bir kadın öğrenci geldi. Emlak işi yapıyormuş. Liseden beri İspanyolca öğreniyormuş. Kitap okuyabiliyormuş ama konuşamıyormuş. Daha merhaba derken İspanyolca konuşalım dedi ben de tamam dedim. Akşam yemekte uzun uzun konuştuk. Arada bir Ajendoro İngilizce bir şey söylüyor ,kadın  da bana İspanyolca anlatıyor. Olur a pratik yapıyoruz. Gecenin sonuna doğru anlaşılıyor ki benim İngilizce bilmediği sanıyor ve çocuğa kızıyormuş.
kaldığım aile
Kostarika’da gördüğüm Amerikalı bir kadın sandanistalar var katiyen Nikaragua’ya gitmem diyordu bu tam tersine onlara ait romanları okuyor.

Nikaraguanın Karayipler kıyısındaki özerk bölgesi olan Bluefields’e gitmek üzere uçak biletimi alıyorum. Henüz pasaport işim çözülmüş değil. Herkes Guatemala’ya girebilirsin diyor. Bakalım hayat ne gösterecek. Bu kadar heyecan bana biraz fazla geliyor. Fark ediyorum ki belirsizlik beni strese sokuyor.

Son akşam biraz sokaklara takılıyorum. Leroy’un lokantasına gelen insanlarla sohbet ediyorum. Ev yakın ama gece 10 olduğu için taksiye biniyorum.  Eve gelince taksi ben kapıyı açıncaya kadar bekliyor. Bu nezaket çok hoşuma gidiyor.
 
BLUEFİELDS



9 OCAK 2014 


havadan Corn İsland
Bluefields uçak listesinde benim adım yok. Yetti diyorum.  İkinci uçağa bindiriyorlar.  O uçak daha ilerideki corn island adasına gidiyormuş. Oraya varınca anlıyorum. Orası Karayiplerin turistik deniz bölgesi. Benim niyetim buradaki eski kültürden toplumları görmek. Uçak 12 kişilik minübüs gibi bir şey. 1.5 saatlik çok keyifli bir seyahat oluyor. Uçaktakilerin uyumasını şaşarak seyrediyorum. Benden başka herkes uraya geliyormuş. Gelmişken bir gece kalayım bari diyorum ama ekstra para isteyince vaz geçiyorum. Vaktimi Guatemalaya ayırayım diyorum. Tabi girebilirsem. Ama bu arada göllerin, nehirlerin, dağların üzerinden  inanılmaz keyifli bir uçak gezisi yapıyorum. Pilotlardan birisi 23 yaşında bir kadın. Hakkında bugün gazetede haber çıkmış. 3000 saat uçan ilk Nikaragua’lı kadın pilotmuş. Hakancım bizde kadın pilot var mı?

Bluefields özerk bir bölge. Pek çok etnik grup bu civarda yaşıyor. Gece hayatı da çok canlıymış ama ben yalnız başıma pek cesaret edemiyorum. Daha gündüzken insanlar bana dikkat et diyorlar. Yemek yemek için bir yer tarif ediyorlar. Batakhane gibi yer. Loş.erken olduğu için tenha. Genç bir kadın geliyor .gidip kıyafetini değiştiriyor, mini etek giyiyor. duvardaki yazıda’ burada yaptığını gördüğünü, duyduğunu başka bir yede söyleyeceksen gelme’ yazıyor. Apar topar yemeğimi yiyip çıkıyorum. Gitmem gereken lokanta biraz ilerideymiş. Nehir kıyısında çok keyifli şık  bir lokanta . menüde yazan bir kadeh kırmızı şarabı bulamıyorlar. Bir saat sonra bir kadeh beyaz şarap geliyor.:)) 
 
10- 14  Ocak 2014


tekneden
Sabah havaalanına gidip dönüş  biletimi alıyorum. Müzik aletleri ve bir kalabalık. Meğer Nikaragua’yı dünya güzellik yarışmasında temsil eden kadın buralıymış. Onu karşılamaya gelmişler. Biraz fotoğraf çekerim diye bekliyorum. Ama gelmiyor. Sabah dokuzdaki tekneye yetişip Laguna Perla  yani İnci Laguna gideceğim. Maalesef ne kraliçeyi çekebiliyorum, ne de tekneye yetişebiliyorum. Ben gidinceye kadar dolmuş. Tekne dediğin kayığın biraz büyüğü. 20 kişi kadar alıyor. 

İkinci tekne 11 de. Biraz dolanıp geliyorum. Tekneye doluşuyoruz. Yolda yağmur yağmaya başlayınca hemen bir naylon çıkıyor onu başımızın üzerinde tutuyoruz. Yağmur 10 dakika gibi yağıp geçiyor.  

Burası dünyanın değişik bölgelerinden gelip buraya yerleşen geleneklerini koruyan yerli halkların yaşadıkları bir bölge. Lagun Perla da bu bölgenin merkezi. Bambu çatılı küçük evler, Jaimaika kökenli uzun boylu,ince, esmer insanlar.

Bölgede yaşayan halklar Miskitu’lar Garifuna’lar ve  Creole’ler. Bu bölgelere ancak teknelerle gidilebiliyor. Bu halklar İspanyolların işgal edemediği Orta Amerikanın Karayipler bölgesinde yaşıyorlar. Eski geleneklerinin  Şamanizm,çok eşlilik gibi büyük bir kısmını koruyorlar. Batan köle gemilerinden kurtulanlar, kölelikten kaçanlar da bu bölgeye geliyorlar. İngiltere ve Fransa’yla işbirliği yapıyorlar. Garip bir İngilizce konuşuyorlar.

İç savaş sırasında iç tarafta yaşayanlar Sandanistaları destekliyor. Kıyılardaki bazı köyler ise kontraları. İngilizler Miskitu’ların liderine kral ünvanı veriyorlar. Şu anda özerk bölge gibi. Zaten kontrol etmek çok zor. Perla Lagunun etrafında küçük küçük yerleşim yerlerinde oturuyorlar. Balıkçılık yapıyorlar. Yaşadıkları yerde her türlü mevva ve sebze yetişiyor. Kendi dillerini konuşuyorlar. En ufak yerleşim yerinde dahi ilkokul var. İspanyolca, İngilizce orda öğretiliyor.

kurutulan balıklar
Bugün midem çok kötü. Neden anlamadım. Sabahtan itibaren  ne yersem çıkarmaya başladım.  Teknede tanıştığım Amerikalı Oscar’la kalacak yer alıyoruz. Nehir kıyısında bir otelde yer buluyoruz. Oscar gemilerde aşçılık yapmış, dünya siyasetini inanılmaz bir şekilde takip ediyor, Türkiye’de olan bitenden haberi’’ var hayatımda bir kere oy verdim o da Obama’ydı ama o da Bush’un yolunda. Amerika polis devleti olma yolunda  gidiyor’’ diyor. Buralarda yerleşecek yer arıyormuş. Ben bütün gün uyuyorum. Odam çok sıcak.

burada kalıyorum
Sabah kalkıp başka bir yere geçiyorum. Burası çok keyifli. Nehrin üzerinde bambudan iki odanın birini alıyorum. Kapıları açtım mı püfür püfür esiyor. Buranın en güzel yerlerinde biri Queen Lobster. Sahibi Nuria çok güzel bir kadın. Kocası Pedro İspanyol , rehberlik yapıyor. Dünyayı gezmiş. Türkiye’ye de gelmiş. Nuria'ya aşık olmuş urada yaşıyor.


Nikaragua güzellik kraliçesi ve ben
Gündüz biraz çıkıp dolaşıyorum. Burada her yerleşim yerinde basebal sahaları var. Köyler, şehirler arasında çekişmeli maçlar oluyor. Bugün de Pazar olduğu için maç var. Aynı yerde kaldığımız çiftle maçı seyretmeye gidiyoruz. Bizim takım yeniliyor.:))

Otele geldiğimde bir de ne göreyim. Nikaragua güzellikle kraliçesi ekibiyle birlikte gelmiş bizim lokantada yemek yiyor. Saffetcim haklısın gerçekten pek şanslıyım galiba.

Burada görülecek iki önemli yer var. Birisi çevredeki yerli yerleşimleri diğeri tipik Karayip adaları olan  Cays adaları. İkisine gitmek için de grup bulmam lazım. Bugün köylere giden bir gruba katılıyorum. Zaten Karayip adalarını Panama’da gördüm. Oraya gitmesem de pek dert etmeyeceğim. Belki yarın oraya bir grup bulunabilir. Civardaki değişik kökenli köylerden dört tanesini geziyoruz. Bizi gezdiren George doğru dürüst bir şey anlatmıyor. İlk köyde- Kahkabila, Miskitu köyü-
 genç bir çocuk bizi gezdirip ağaçları ve köyü tanıtıyor.
İkincisi  Brownbank -Creore köyü- oradaki klinikteki hemşire  bana ilaç veriyor. Bir adam da gelip sabah erken etrafta dolaşan yabani hayvanları anlatıyor ve taşıma için yaptırdığı tekneyi bize gösteriyor.
 
bay Joseph Scott
Daha sonra vardığımız yerde büyük bir ev var. Burası özel mülk  Table point. Joseph Scott isimli bir adam Amerikada Generel Electric firmasından emekli olup gelmiş ve buradan büyük bir arazi almış. Karısı ve 5 çocuğu Amerikadalar. Burada yaptığı bu evi turistler için kullanmayı planlıyor. 4 yıldır uğraşıyormuş. Bize heyecanla planlarını , neler yaptığını nelerin eksik olduğunu anlatıyor. Hemşire olan eşi de orada. Bize hindistan cevizi ikram ediyorlar. Özellikle benim mideme iyi geleceğini söyleyerek bana iki tane veriyor. Gerçekten sanırım faydası oluyor.
www.tablepoint.us sitesinden izleyebilirsiniz.

Orada sarı kuyruklu kuşlar var. Uçarlarken seyretmesi çok keyifli.  Bunlar aynı ağaca yuva yapıyorlar ve dört beş sene içinde ağacın ölmesine sebep olup başka bir ağaca geçiyorlar. Mr Scott bize heyecanla oradaki hayvanları bitkileri anlatıyor. Çok romantik bir adam.
Oradan bu bölgenin en büyük yerleşim yeri olan Orinoco-Garifuna köyü- gidiyoruz. Bir hostelin lokantasında yemek yiyoruz. ben lapa ile idare ediyorum. Bu köyün evleri biraz sıkış tepiş çünkü arkası bataklıkmış.  Köylüler tek taraf olan  nehir tarafını savununca kontralar buraya girememişler.

18 torunlu kadın
Son gittiğimiz köy çok küçük. La Fe -Garifuna köyü-200 kişi yaşıyor. 35 kadar ev var. Tanıştığımız şeker bir kadın 55 yaşında olmasına rağmen 8 çocuk ve 18 torunu olduğunu söylüyor. Köylerde 17, 18 çocuğu olan epey insan var. 5 sene öncesine kadar köylerde elektrik yokmuş. Televizyon da olmadığı için çocuk yapıyorduk diye anlatıyor tanıştığımız biri.Çocuklar, inekler ve domuzlar meydanda hep beraberler.
çocuklar,inekler ve domuzlar
Bir de yılbaşında Norveç’e giden bir kadın orada günde 3 saat ışık olduğunu kendisinin de  devamlı uyumak istediğini anlatıyor. Ve tabi çok üşüdüğünüJ).
naylon yelkenli tekne
 Akşam sebze, balık ve istakoz haşlamalı bir çorba söylüyorum. Çok mutluyum. İyileştim galiba..

 Bugün bir grup ayarlanamadığı için otelin kafesinde keyif yapıyorum. Ve ihmal ettiğim blogumu yazıyorum. 
Bir çift balık tutmaya çıkıp istiridye ve balıkla döndüler. Buradaki aşçıyla birlikte yemek hazırladılar ve beni de davet ettiler. ülkeleri dolaşan gençler ya da orta yaşlılar. Bu kadar erken böyle bir şeye karar verip uygulamaları insanı imrendiriyor.

Burada tanıştığım herkes sırt çantasını alıp çeşitli

 

Yolda Nuria’ya rastlıyorum. Beni evine davet ediyor. Annesi bahçeye sebze ekiyor. Sohbet ediyoruz. Hayatını Pedro’yla tanışmalarını, çocuklarının olmadığını anlatıyor. Türkiye’deki kadınların durumunu soruyor. Çok akıllı ve güzel bir kadın.
çok güzel bir dolunay var.  nehir kenarında oturup izliyorum.
Yarın tekneyle Bluefields, oradan uçakla Managua’ya gidiyorum. Öbür gün de umuyorum Guatemaladayım..

 
 

4 Ocak 2014 Cumartesi

KOSTARİKA

23 ARALIK 2013 

 
Buraya Meriç’le buluşmak için geldim. İki gün erken gelmemin sebebi de kuzeyde Monteverde diye bir kasaba var oraya gitmekti. Bilet almamış olsam seve seve Ometepe’de kalacaktım. Gece geç gelince koşuşturmaya gerek yok diye karar verip burada kaldım.
katedral

 

Kostarika’da insanların çoğu siyah değil. Beni görünce Amerikalı mısın diye soruluyor ve İngilizce konuşmaya başlıyorlar Burası Amerikalıların tatile geldikleri bir yer. Daha çok kişi İngilizce biliyor.

Kostarika 1949 yılında ordusunu feshediyor . O zamandan beri demokrasi olan tek Latin Amerika ülkesi. O masrafları eğitim ve sağlığa yatırıyor. Dünyada da ordusu ya da koruyucu devleti olmayan nadir ülkelerden biri. Amerikanın Nikaragua’ya karşı kurduğu kontraları  desteklemeyi de  kabul etmiyor.

Siyah altın dedikleri kahvenin hemen hemen hepsini starbuck alıyormuş. Bir de İntel firmasının burada çok yatırımı varmış. Bu şirket ülkenin %25 ini istihdam ediyormuş. Ayrıca turizmi de çok gelişmiş. Son zamanlarda ekolojik plantasyonlar gelişiyormuş.
 

Şehir merkezinde bir katedral ve karşısında bir park var. Parktaki ağaçlar herhalde 3-4 yy lık. Çeşitli kuşlar çeşitli sesler çıkarıyorlar. Parkta oturup kuş seslerini dinliyor,kuşları seyrediyorum. Kuşlar resmen flört ediyorlar buradaJ)

Parka büyük bir ksilofonla iki yaşlı adam geliyor ve çok güzel müzik yapıyorlar. Parkta biri kalkıp yanlarına gidiyor ve  marakasla onlara eşlik ediyor. Daha sonra da bir çift kalkıp dans etmeye başlayınca park iyice şenleniyor.

Bu arada benim yanımda oturan adam benimle sohbet ediyor. Canıma minnet . İspanyolca konuşacak birini buldum. Bir yandan müzik dinliyoruz bir yandan sohbet ediyoruz. Yavaş yavaş konuşuyor ben anlayayım diye. Kibar bir adam hafiften asılıyor. Yalnızım diyor.  İhtiyacın olursa ara diye telefon numarasını veriyor. Çocuklarını falan anlatıyor. Yani burada bir kapım varJ

Büyük ve güzel bir müze var ama 15 gün yılbaşı tatiline girmiş. Bütün turistlerin geldiği zaman kapatmışlar.

Çarşıdaki bisikletçi
 Sokaklarda dolaşıyorum. Meydana yakın kapalı bir çarşı var. Orada ne isterseniz var. Keyifle dolaşıyorum. Ayrınca ayaküstü lokantaları var. Öğlen vakti tıklım tıklım. Burası nispeten ucuz ve iyi yemek veren yerler.


Çarşı
Yarın buraya yakın kostarika’nın  en meşhur yanardağlarından birine gideceğim. Sabah tek bir otobüs var. Akşamdan durağın yerini öğrenmek istiyorum. Elimde harita gördüğüm polise ,otobüs şirketinin yetkilisine soruyorum. Herkes bir şeyler söylüyor ben onları tam anlamıyorum. Elimdeki haritadan göstermelerini isteyince onlar da garip bir şekilde haritadan anlamıyorlar. Sonunda otobüs şirketinin görevlisi yola çıkıp eliyle tarif ediyor.iki blok git sağa dön diye. Sora sora Bağdat bulunurmuş. Ben de burnumun dibindeki otobüs durağını buluyorum.

Şehir düzenli yollar dar olduğu için tek yön çalışıyor. Trafik çok. Kadınlar çok seksi giyiniyorlar. Çoğu popoları ne kadar kocaman olursa olsun dar taytlar giyiyor. Memeler ortada. Bir de özel bir süslenme yöntemi olarak 

bu kadar çeşit tırnak süsü var
tırnaklarını dikdörtgen şeklinde uzatıyorlar ve üzerlerine inanılmaz desenler yaptırıyorlar. Aynı şey Nikaragua’da da vardı.


Akşam yalnız başıma çıkmak istemediğim için çarşıdan aldığın ceviche (yani limon ve sirke ile pişirilmiş bol maydanozlu karides ve balıktan oluşan bir yemek) ve şarapla otelde yapıyorum.

 
24-25 ARALIK 2013

Herkes otobüs 9 da ama erken git diyor. Elimdeki kitapta da otobüsün San Jose’den kalkıp buradan yolcu alıp devam ettiğini yazıyor. Bugün noel yollar tenhadır otobüs erken gelir diyerek saat 8 de yola çıkıyorum. Meğer artık buradan 9:15 de kalkan bir otobüs varmış. Noel olduğu için de tenha. Bu yolculuklarda sürprizlere razı olup beklemeye alışıyorsun.

 

 

Volkan Poas  denizden 2700 m yükseklikte .Otobüs yeşillikler içinde kıvrılarak çıkan bir yoldan yükseliyor. Evlerin hepsinin önünde demir parmaklıklar var. Arabalarını da bu demirlerin arkasına park ediyorlar.
Poas Volkanı hala aktif

Poas Volkanında iki tane krater var. Biri hala hafiften aktif. Devamlı gaz çıkarıyor. Zaman zaman lava da püskürtüyormuş. Ama son ciddi patlama 1952-54 yıllarında  olmuş.

İkinci krater biraz yukarıda  Botos gölü. En son 7500 yıl önce patlamış. Adını orada yaşayan eski bir kabileden alıyor.
fakir adamın şemsiyesi
Atlantikteki yanardağlar
 
Volkan çok rüzgarlı ve rüzgara göre manzara devamlı değişiyor. 5 dakika içinde gölü bulutlar kaplıyor ve sonra tekrar açılıyor. Tepeye çıkan yürüyüş yolu inanılmaz güzel. Ağaçlar yolun üzerinde tünel oluşturuyor. Çektiğim bir fotoğraf o yeşilliği karanlıktan dolayı siyah beyaz gibi çıkardı. İsviçreli Priscilla ile Arjantinli bir kız da yalnız dolaşıyorlar. Yollarımız çakışabilir. Benzer yerlere gideceğiz.

Göl bir kapanıyor




bir açılıyor

 

 

Neşeli Ayin
Volkan dönüşü sokak aralında dolaşırken bir rock müzik sesi duyuyorum ve tabi hemen içeri dalıyorum.üç gitar , bir bateri ve bir klavyeden oluşan orkestra hareketli bir müzik çalıyor ve içerideki herkes ayakta dans ediyor. Herhalde noel partisi diyorum. 

 
Ama sonra anlıyorum ki bu bir dini ayin. Ekranda şarkının sözleri yazıyor.İsa koruyucu ,bizi seven, o bir kral vb sözler. Müzik güzel. Bu mezhebi sevdim. Daha fakir insanların katıldığı bir toplantıydı. Fakat sorup soruşturmama rağmen ne olduğunu tam öğrenmedim.


Otelim tam Katedralin köşesinde. Katedral akşam saat 6 dan itibaren devamlı olarak çanlarını çaldı. Ben de 7 deki törene gittim. Buradaki törene gelenler çok şık ve belli ki hali vakitleri daha yerinde. Müzik de daha romantik. Kocaman bir orkestra da burada var. Arada bir birileri çıkıp bir şeyler okuyor sonra da şarkılar söyleniyor. Burası kibar) ama bence sıkıcı.. Öbür tarafta hiç konuşma yoktu. Konuşma yerine şarkıların özlü sözlerini birlikte çoşarak söylüyorlardı.
Ciddi kilise

 Sabah İlleana arıyor ve evlerine davet ediyor. Benim de yapacak bir işim yok. Her taraf kapalı. Meriç saat dörtte gelecek.bir taksiye atlayıp gidiyorum. Kızları guatemala’da gidilecek yerler hakkında bilgi veriyor. Sohbet ediyoruz. Beni otele  bırakıyorlar.

Havaalanına Meriç’i karşılamaya gidiyorum. Gelmesine 20 dakika var ancak gelen uçak listesinde onun uçağı yok. Tabi bendeniz hemen panikliyorum. Acaba başka bir havaalanı var mı diye? Adamın birine soruyorum burası san jose havaalanı mı diye. Bir yığın laf ediyor. Yahu si ya da no de değil mi? Geveze adamlar. Zar zor anlıyorum ki burası Alajuela havaalanı ,herkes San Jose diyor ama değil diyormuş.  Peki başka nerede havaalanı var diyorum 5 saat uzakta diyor. Kafayı yiyeceğim. Sonara anlıyorum ki adam şehirci. İşte biz böylelere milliyetçilikten de kötü bir şey olan şehirci diyoruz. Biz İzmirliler de biraz öyleyizdir ya..

Meriç geliyor. Neden onun uçağı listede yok bilmiyorum. O gece her yer kapalı olduğu için ortalıkta biraz dolaşıyoruz. Zaten çok yorgun erkenden yatıyoruz.

 
26 ARALIK 2013

Meriç’le gezeceğimiz zaman çok az olduğu için özel bir firmadan transfer hizmeti alıyoruz. Aman allahım ne kadar lüks. Kapımızın önünden alıyor gideceğimiz yerin kapısına bırakıyor. Bu Kostarika’ya ait bir hizmet.
Baldi Kaplıcaları
 
Noel tatilini fırsat bilen Amerikalılar  buraya geliyorlar. Her yede İngilizce konuşuluyor. Zaten Meriç de benim İspanyolcamı çok yetersiz buldu. Durmadan dalga geçiyor. Ben onları pek anlamıyorum ama derdimi anlatıyorum. Bu da yetiyor ne yapalım.


 

 
Sabah 3 saatlik bir yolculukla Kostarika’nın en turistik yerlerinden biri olan Fortuna şehrine gidiyoruz. Bu bölge ülkenin pek çok tarım bitkileri ihtiyacını karşılıyormuş. Burada iki gün kalacağımız için hemen turlarımızı alıyoruz.

Öğleden sonra Baldi kaplıcalarına gidiyoruz. Burası orta karar bir kaplıca. Biraz daha ucuz ve pahalı olanı da var. Ama meşhur olan bu.İçi çok hoş. Çeşitli yerlerden sular akıyor. Suların içine barlar yapmışlar. Biz de içkilerimizi alıp keyif yapıyoruz.  Akşam yemeğini de orada yiyip otele dönüyoruz.


 27 ARALIK 2013

Bugün iki tane turumuz var. Sabah erkenden kalkıp nehir turuna gidiyoruz. Lastik botlarla nehrin akışına kapılıp gidiyoruz. Bu arada rehberimiz bize ağaçları, bitkileri anlatıyor.
 Nehir yağmur mevsiminde 3 m daha yükseliyormuş. Bazı ağaçlar toprak kaymasını engellemek için köklerini yayıyorlar. Doğa bir nevi kendini koruyor. Gezi sırasında çeşitli kuşlar, tukan, timsah, tembel hayvan, çeşitli boylarda kertenkeleler, bağıran (howling)  maymunlar görüyor ve onlar hakkında bilgiler alıyoruz.
jesus christ lizard
erozyonu önleyen ağaç kökleri
Örneğin maymunlar bebeklerini emzirdikleri ilk bir iki hafta onları önlerinde daha sonra büyüyünceye kadar sırtlarında taşıyorlar balinadan sonra sesi en kalın hayvanlarmış. Tembel hayvan çok az yiyor, yediğini 32 saatte hazım ediyormuş. Jesus Christ lizard saatte 65 km hızla suyun üzerinde yürüyebilirmiş. İnternetten videosunu seyredebilirsiniz. Çok neşeli.

Yol üzerinde çiftliği bulunan 100 yaşındaki Peter’i ziyaret edip orada kahve içiyoruz. Çiftlik çok büyük. Torunlarından bir kısmı burada işleri idare ediyorlar.
100 yaşındaki Peter
Devlet 100. yaş günü hediyesi  olarak Peter’ın çiftliğine elektrik getirmiş ama o evine bağlatmamış. Bilim adamları Peter’i
 inceliyormuş.











 Öğlen yemek yiyip,biraz dinlenip hoop yeni bir tura katılıyoruz. Bunda da meşhur arenal yanardağının eteğine gideceğiz çeşitli hayvanlar göreceğiz sanıyoruz ama yanılıyoruz. Bereket rehberimiz çok şeker ve bitkiler konusunda çok bilgili. Ormandaki bitkilerin neredeyse hepsinin özelliğini tek tek anlatıyor.

Arenal Yanar dağı

 

 
 Mesela yürüyen bitki güneşi görebilmek için ayaklar ediniyor. Diğeri ise güneşi engelleyen bitkiye sarılıp onu öldürüyor ve güneşe yol açıyor. Ayrıca ormandaki bitkiler pek çok hastalığa iyi geliyor.


Büyülü çiçekli ağaç
 
Güzel icekli bir bitkiye gecelerin kralı diyorlar.geceleri çokgüzel kokuyor ve kuşları çekiyor. Ayrıca suyunu kaynatıp birine içirirsen onu yönetebiliyormuşsun. Hemen çaktırmadan bir iki çiçek cebime atıyorum. Bakarsınız lazım olur.J)

Arenal yanardağı hala aktif. En son 1968 yılında patlıyor ve eteğindeki köyde çok fazla tahribat yapıyor. Köyü başka bir yere taşıyorlar. Şimdi orada bir göl var ve lavaların üzerinde de yeni bir orman oluşmuş.

Tur sonunda kaplıcaların başlangıcı olan herkese açık alanda sıcak sulara giriyoruz..  Biz biraz arkalarda daha tenha bir yer buluyoruz
 

 
 Bütün tur programları aynı olduğu için burası biraz kalabalık. İkram edilen içkilerimizi içip otelimize dönüyoruz. Sabah 5:30kalkacağız.
 

28 -29-30 ARALIK 2013

 PUERTO VİEOJO

Sabah 6 da interbus gelip kapının önünden bizi alıyor. Yarabbim bu ne lükstür.:))

Yolumuz uzun 7 saat. Karaipler kıyısındaki Puerto viejo ya gideceğiz. Öğlen 1 gibi otelimize varıyoruz. Ağaçlar ve çiçekler içinde jacaranda oteli. Yerleşip kendimizi sokaklara atıyoruz. Tipik bir turist şehri.  Pek çok Amerikalı buraya yerleşmiş. Çok şık mekanlar var. Sokaklarda dolanıp deniz kıyısındaki  bir kafede keyif yapıyoruz. Turlara bakıyoruz ama gerek yok. Bisiklet kiralayıp gezeceğiz. Öğleden sonra dinlenip gece tekrar keşif yapıyoruz.

Sabah Meriç kendini iyi hissetmiyor. Ben bisiklet kiralayıp 13 km ötedeki kasabaya - -        -- Mazanillo- yola çıkıyorum. Yol çok güzel her taraf çeşitli ağaçlar, renkli çiçeklerle dolu. Bugün Pazar olduğu için herkes deniz kıyısında piknik yapmaya çıkmış. Mangallar yakılmış, yemekler içkiler herkes keyfinde.


Tembel hayvan bana poz veriyor
 
Yolda bir tembel hayvan görüyorum. İnanılmaz komik. Kolunu kaldırıp poz veriyor. Biraz ileride dallarda maymunlar oynaşıyor. Kertenkelelerden bahsetmek bile abes.

 Eşyalarımı birilerine emanet edip denize giriyorum. Kıyıda çok büyük dalgalar var. Sanırım çok çabuk sığlaşıyor. Kelimeler güzelliği anlatmaya yetmiyor. Burası panama sınırına çok yakın.

 Akşamüzeri otele dönüyorum. Otelde  organik malzemeler satacak bir dükkanın ve bir SPA’nın açılış partisi var. Partide havuç brokoli gibi sebzeleri kesmişler avokado ve patlıcanlı soslar yapmışlar ayrıca sebze suları ikram ediyorlar. Bir adam gitar çalıyor. Çeşitli kişiler çıkıp şarkı söylüyorlar. davetlilerin hemen hepsi Amerikalı. Bu bölgede İngilizce ana dil gibi. Lokantalar ,kafeler çok şık. Tanıtım amaçlı bir bana bir Meriç’e 15 dakikalık masaj hediye ediyorlar.

Ertesi gün erkenden meriç’le bisikletlerimizi kiralayıp yola çıkıyoruz. O çok fazla tembel hayvan görmek istiyor. Şansına bir taneye rastlıyoruz. Maymunları da görüyoruz. Her gördüğümüz ağaçlı yola dalıyoruz. Bir kısmı ormanın içine bir kısmı denize çıkıyor. Denize çıkanları kaçırmıyor bir dalıp çıkıyoruz.

Manzanillo’ nun devamına gitmek istiyoruz ancak oraya yol yok. Milli bir park var. Yağmur ormanlarının içinden yürüyüp bir koya çıkıyorsunuz, sonra biraz daha yürüyorsunuz başka bir
koy. Böyle doğanın içinde dolanıyoruz. Dönüşte biralarımızı alıp güneşin batışını izliyoruz. Yorgunluktan ölüyorum. Güzel bir yemek yiyip erkenden yatıyoruz.

31 ARALIK 2013


otelimizin önü
Bugün yılın son günü. Yarın Meriç dönüyor. Biz de Alajuela’ya yola çıkacağız. Tembellik yapıyoruz. Öğlen lüks servisimiz bizi alıp götürecek.

ana-kız mojito içip keyif yapıyor