1 ARALIK 2013
Artık yola çıkmalıyım. Ancak Deniz’in öğretmenin babasıyla ki kendisi coğrafya profosörü Çarşamba günü yerlilerin yaşadığı ormanlık bölge Darien’e gitme programı yapınca ben de iki gün için Panamacity’ye uzak olmayan El Valle’ye gitmeye karar verdim. Sabah erkenden otobüs garajına gidip biletimi aldım. Ancak perona girmem için bir bilet daha almam gerekti.
Bu kadının sattığı kurabiyelerden aldım |
muhteşem evlerden biri |
Nihayet 2.5 saat sonra şehir meydanında beni indirdi. Meydan
dediysem 3 otel ve bir süpermarketin olduğu bir alan. Don pepe oteline
yerleştim. Bu bölge Panamacity’nin tatil beldesi gibi bir yer.
Zengin
panamalıların burada tatil evleri var ki ne ev. Dağların eteklerinde ve deniz
seviyesinden 600m yüksek olduğu için
havası serin ve güzel. İnanılmaz büyük
bakımlı araziler içinde kocaman villalar var. Şehir çok geniş bir alana
yayılmış. Gençler bisikletle zenginler
ATV’lerle bir yerden bir yere gidiyorlar. Hafta sonları bütün oteller
doluyormuş. Hafta içi olduğu için benim otelde kimse yok.
Otele yerleşip bir bisiklet kiralıyorum ve çok isabetli
karar verdiğimi anlıyorum. Resepsiyondaki kız gidilecek her yer için yürüyerek
20-25 dakika dediyse de ben ilk kare ağaçları görmeye bisikletle ancak bir
saatte gidebildim. Kitaplarda yazan bu ağaçların yolunu gösteren hiç bir levha
yok ama benim şansım her zaman ki gibi yaver gitti ve o yoldan evine giden bir
kadına rastladım ve o bana kendi başıma hayatta bulamayacağım ağaçları
gösterdi.
kare ağaçlar |
Oradan geri dönüp hayvanat bahçesine gittim. Küçük bir
hayvanat bahçesi ama kuşlar ve kurbağalar olağanüstüydü. İnanılmaz küçüktüler.
Kaldığım Don Pepe oteli |
Bisiklet varken şelalelere gideyim dedim ancak yolun
yarısında bir adama sordum yakın dedi ama inanmadım. Onlara göre yakın olan
yerlerin bana göre uzak olduğuna karar verip geri döndüm.
Sırada termal sular var. İyi ki bisiklet var. Atlayıp
gidiyorum. İçerisi küçük bir alan. Biri gelip ne yapmam gerektiğini anlatıyor.
kaplıca |
Önce
yüzümüze oranın çamurunu sürüp kurumasını bekleyeceğiz, sonra duş alıp havuza
gireceğiz. Suratıma çamuru sürüp beklerken birilerine fotoğrafımı çekmesini rica
ediyorum. Hemen bana poz verdirip, güldürüp öyle çekiyorlar. Ortaya çok seksi
bir poz çıkıyor.
Ertesi gün onların arabasıyla şelalelere gidiyoruz. Oradaki
arazi 1940 yılında Don Tomas isimli bir
kişi tarafından doğal park olması için bağışlanmış. Parkın bir yerine şelaleden
gelen suların toplandığı bir havuz yapmışlar.
Burada giriş parası verip
yüzebiliyorsunuz. Parkın içinde çeşitli küçük böcekler, kocaman kelebekler,
örümcekler vb hayvanlar var. Ve de büyük bir yazı; buraya hidroelektrik
santralı yapılsaydı bütün bu canlılar ölecekti diye. Ayrıca su tasarrufunun
nasıl yapılabileceğini anlatan panolar.
Panamalıların büyük bir kısmı Katolik ve ülkede çocuk
aldırmak yasak. Pek çok kadın özellikle
karnavallarda hamile kalıp babasız çocuk doğurmak zorunda kalıyormuş.
Onlara da karnaval bebekleri deniyormuş.
El Valle el işi pazarı |
Dönüşte profösörün işi çıktığı için maalesef programın iptal olduğunu öğreniyorum. Ve yola çıkma programını yapıyorum. perşembe akşamı Costa Rica'nın başşehri San Jose'ye yola çıkmak üzere biletimi alıyorum. Orta Amerika ülkelerine girerken mutlaka çıkış biletinizin de olması gerekir. nitekim benim panama uçağına binebilmem için 350 dolar verip bir dönüş uçak bileti almam gerekmişti. bu bileti değiştirmek için havayolu şirketine gidiyorum ve öğreniyorum ki bu bilette hiçbir değişiklik yapamıyorum. Bileti kullanabilmem için Panamacity'ye dönmem gerekiyor. Bunu sineye çekip Guetemala'dan San Fransisco'ya bir bilet almak daha uygun oluyor.
PANAMA’DAN KOSTARİKA ÜZERİNDEN
NİCARAGUA’YA YOLCULUK
5-6-7-8 ARALIK 2013
Cem,Canan ve Deniz’le vedalaşıp gece yarısı kalkacak olan
otobüsüme gidiyorum. Ticabus bu civardaki
bütün ülkelere giden, iyi organize olmuş
güvenilir bir şirket. Yol 15 saat sürecek dendiyse de tabi ki öyle olmadı. Kostarika
biletimi alırken ticabus Managua biletimi de almak istedim ama günlerce sonrası
bile doluymuş.
Otobüste yerim en arkadaymış ama şansım yaver gitti ve ön
taraftan bir kadın, erkek arkadaşının yanına oturmak isteyip benimle yer
değiştirdi. Benim yanıma da Kostarikalı genç, şirin bir kız oturdu. Lise son
sınıftaymış. Panama’da uçak mühendisliğini kazanmış. Çok güzel İngilizce
konuşuyor. Ama ben rica ettim onunla İspanyolca konuştuk ve benim yanlışlarımı
düzeltti.
Portakal soyma makinesi |
Otobüs 8 saat sonra sınıra vardı. Ancak yılbaşı tatili için
herkes bir yerler gittiği için sınır inanılmaz kalabalıktı. Bir saat kadar
bekledikten sonra bizi bavullarımızla birlikte bir odaya aldılar. Ellerindeki
listeden Panama ve Kostarikalılar dışındakilerin isimleri okuyup doğum
tarihlerini sordular. Bu sırada köpekler bavulları kontrol etti. Gözlerine
kestirdikleri 3-4 kişiyi özel odaya alıp dip bucak aradılar. Diğerlerinin
bavullarını açtırıp şöyle bir baktılar. Benim tipim çok güvenilir olduğu için bana
sen geç dedilerJ))
Oradan işlemler için sıraya gittik. Benim pasaport eski. İlk
sayfanın birleştiği yerin bir kısmı açılmış. Adam tutturdu geçemezsin diye. Bir
de hızlı konuşuyor anlamıyorum. Elim ayağım dolandı. Hemen panikledim tabi. Ben
itiraz ettim. Kostarika seni içeri almaz dedi.
Müdürü geldi. Kabul etmezlerse geri döneceksin dedi tamam dedim.
Oradan Kostarika gümrüğüne geçtik. Oradaki genç memur ne
kadar kalacaksın dedi dönüş bileti olması gerekirken onu bile sormadı. Bavullar
burada tekrar açıldı ve kontrol edildi. Bütün bu işlemler 4 saat sürünce benim
otobüs yolculuğumda 20 saati buldu. Bereket otobüs yolculuklarını seviyorum.
Etrafı görüyorsun, ülke hakkında bir fikir sahibi oluyorsun. Halkla konuşma
imkanın oluyor.
İki sınır arasını yürüyerek geçiyorsun. Çeşitli satıcılar
var. Bir tanesi ilginç bir makine ile portakal soyuyor.
Hostelin salonu |
Akşam saat 6 da
otobüs terminalinden bir taksiye biniyorum. Havalı bir şoför. Beni dolap
beygiri gibi dolaştırıyor. Dönüp duruyoruz diyorum. o bölgedeki bir otelin
önüne getiriyor. Senin gideceğin yer çok uzak taksi parası çok tutar diyor.
Adamı boğacağım ama yapacak bir şey yok. Binmişim taksisine. Bir ara durdurup
ineyim başka taksiye bineyim diye düşünüyorum ama açıkçası çekiniyorum. Adama
ben otelimin parasını verdim diyorum. Ben biliyorum senin oteli diyor ve adrese
bakmıyor bile ve tabi beni olmadık başka bir yere götürüyor. Ben artık cıyak
cıyak bağırıyorum. Oradan telefon edip tarifi alıyor ve nihayet beni otele
getiriyor. 11000 colon tutuyor 10 bin veriyorum. O da sesini çıkarmıyor.
Yer ayırttığım hostelin geniş bir salonu var ve epey tenha.
Üç çocuklu bir İtalyan kadın var . burada çocuk yuvası açmayı düşünüyormuş ama
evrakları tamamlanmadığı için bir aydır bu hosteldeymiş.
İlliena ve oğlu |
pinyata torbası |
Ertesi sabah erkenden
İstanbul’dan Bora’nın tanıştırdığı İllieana gelip beni alıyor. Kendisi
Amerikan elçiliğinde çalışıyor. Hafta sonu manikür için benim olduğum tarafa
geliyormuş. Beraber manikürcüye gittik, beni oradan yarım saat uzakta oturduğu
evine götürdü beni. Kocaman bir bahçe içinde 4 tane muhteşem villa var. Villalar
dört kardeşe aitmiş. . Peynir ,meyva ve şarap içiyor kocası. Oğlu ve İlleana
ile keyifli bir sohbet ediyoruz. Oğulları bütün bizim futbol takımlarını
biliyor. Burası da Katolik. Bana da soruyorlar. Agnostikim deyince biraz
soğukluk oluyor. Pek inanamıyorlar.
çocuklar şeker topluyor |
bu da şekerci büyük |
Burada çocukların doğum gününde pinyata denilen bir adet
var. Şeker dolu bir torbayı bir yere asıyorlar. Sırayla çocuklar sopayla
vuruyorlar, sonunda torba yırtılıyor çocuklar da şekerler kapışıyorlar.
İlleanaların komşularında da böyle bir parti vardı. En komiği de çocukların
kapışması gereken şekerleri büyüklerin de kapışmasıydı.
San Jose ana caddesinde konser |
tiyatro binası |
Arturo beni otobüse bırakıyor merkezde gidip Managua otobüs
biletimi alıyorum. Bana defalarca sakın yolda yürüme, çok dikkatli ol diye
tembih etmelerine rağmen ben biraz da tedirgin yürümeyi seçiyorum. Sokaklar
insanlarla dolu. Parklarda konserler var. Cumartesi gecesi herkes dışarıda.
Kalabalık yolları seçerek hostele geliyorum.
katedral önü |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder