5 Aralık 2013 Perşembe

EL VALLE PANAMA


1 ARALIK 2013

Artık yola çıkmalıyım. Ancak Deniz’in öğretmenin babasıyla ki kendisi coğrafya profosörü  Çarşamba günü yerlilerin yaşadığı ormanlık bölge Darien’e gitme programı yapınca ben de iki gün için Panamacity’ye uzak olmayan El Valle’ye gitmeye karar verdim.  Sabah erkenden otobüs garajına gidip biletimi aldım. Ancak perona girmem için  bir bilet daha almam gerekti.

Bu kadının sattığı kurabiyelerden aldım
 Bir minibüsle yola çıktık. Minibüs her gördüğü durakta durup yolcu bekledi. Bu arada çeşitli satıcılar bir şeyler satmak için içeri girdiler. Ben de bir kadından uzun uzun kurabiye türü bir şeyler aldım.  Ana yoldan çıkıp El Vale yoluna girince her 100-200 metrede bir durdu yolcu aldı ya da indirdi.

muhteşem evlerden biri
Nihayet 2.5 saat sonra şehir meydanında beni indirdi. Meydan dediysem 3 otel ve bir süpermarketin olduğu bir alan. Don pepe oteline yerleştim. Bu bölge Panamacity’nin tatil beldesi gibi bir yer.
 
 Zengin panamalıların burada tatil evleri var ki ne ev. Dağların eteklerinde ve deniz seviyesinden 600m  yüksek olduğu için havası serin ve güzel.  İnanılmaz büyük bakımlı araziler içinde kocaman villalar var. Şehir çok geniş bir alana yayılmış. Gençler bisikletle zenginler  ATV’lerle bir yerden bir yere gidiyorlar. Hafta sonları bütün oteller doluyormuş. Hafta içi olduğu için benim otelde kimse yok.

Otele yerleşip bir bisiklet kiralıyorum ve çok isabetli karar verdiğimi anlıyorum. Resepsiyondaki kız gidilecek her yer için yürüyerek 20-25 dakika dediyse de ben ilk kare ağaçları görmeye bisikletle ancak bir saatte gidebildim. Kitaplarda yazan bu ağaçların yolunu gösteren hiç bir levha yok ama benim şansım her zaman ki gibi yaver gitti ve o yoldan evine giden bir kadına rastladım ve o bana kendi başıma hayatta bulamayacağım ağaçları gösterdi.
 


kare ağaçlar
Oradan geri dönüp hayvanat bahçesine gittim. Küçük bir hayvanat bahçesi ama kuşlar ve kurbağalar olağanüstüydü. İnanılmaz küçüktüler.

Kaldığım Don Pepe oteli
Bisiklet varken şelalelere gideyim dedim ancak yolun yarısında bir adama sordum yakın dedi ama inanmadım. Onlara göre yakın olan yerlerin bana göre uzak olduğuna karar verip geri döndüm.

Sırada termal sular var. İyi ki bisiklet var. Atlayıp gidiyorum. İçerisi küçük bir alan. Biri gelip ne yapmam gerektiğini anlatıyor.
kaplıca
 Önce yüzümüze oranın çamurunu sürüp kurumasını bekleyeceğiz, sonra duş alıp havuza gireceğiz. Suratıma çamuru sürüp beklerken birilerine fotoğrafımı çekmesini rica ediyorum. Hemen bana poz verdirip, güldürüp öyle çekiyorlar. Ortaya çok seksi bir poz çıkıyor.

Oradan otele dönüyorum. Alman genç bir çiftle sohbet edip akşam yemeğe gidiyoruz.

Ertesi gün onların arabasıyla şelalelere gidiyoruz. Oradaki arazi  1940 yılında Don Tomas isimli bir kişi tarafından doğal park olması için bağışlanmış. Parkın bir yerine şelaleden gelen suların toplandığı bir havuz yapmışlar.
Burada giriş parası verip yüzebiliyorsunuz. Parkın içinde çeşitli küçük böcekler, kocaman kelebekler, örümcekler vb hayvanlar var. Ve de büyük bir yazı; buraya hidroelektrik santralı yapılsaydı bütün bu canlılar ölecekti diye. Ayrıca su tasarrufunun nasıl yapılabileceğini  anlatan panolar.

Panamalıların büyük bir kısmı Katolik ve ülkede çocuk aldırmak yasak. Pek çok kadın özellikle  karnavallarda hamile kalıp babasız çocuk doğurmak zorunda kalıyormuş. Onlara da karnaval bebekleri deniyormuş.
 
El Valle el işi pazarı
Dönüşte profösörün işi çıktığı için maalesef programın iptal olduğunu öğreniyorum. Ve yola çıkma programını yapıyorum. perşembe akşamı Costa Rica'nın başşehri San Jose'ye  yola çıkmak üzere biletimi alıyorum. Orta Amerika ülkelerine girerken mutlaka çıkış biletinizin de olması gerekir. nitekim benim panama uçağına binebilmem için 350 dolar verip bir dönüş uçak bileti almam gerekmişti. bu bileti değiştirmek için havayolu şirketine gidiyorum ve öğreniyorum ki bu bilette hiçbir değişiklik yapamıyorum. Bileti kullanabilmem için Panamacity'ye dönmem gerekiyor. Bunu sineye çekip Guetemala'dan San Fransisco'ya bir bilet almak daha uygun oluyor.
 

PANAMA’DAN  KOSTARİKA ÜZERİNDEN NİCARAGUA’YA YOLCULUK

5-6-7-8 ARALIK 2013

 

Cem,Canan ve Deniz’le vedalaşıp gece yarısı kalkacak olan otobüsüme gidiyorum. Ticabus  bu civardaki bütün ülkelere giden, iyi organize  olmuş güvenilir bir şirket. Yol 15 saat sürecek dendiyse de tabi ki öyle olmadı. Kostarika biletimi alırken ticabus Managua biletimi de almak istedim ama günlerce sonrası bile doluymuş.

Otobüste yerim en arkadaymış ama şansım yaver gitti ve ön taraftan bir kadın, erkek arkadaşının yanına oturmak isteyip benimle yer değiştirdi. Benim yanıma da Kostarikalı genç, şirin bir kız oturdu. Lise son sınıftaymış. Panama’da uçak mühendisliğini kazanmış. Çok güzel İngilizce konuşuyor. Ama ben rica ettim onunla İspanyolca konuştuk ve benim yanlışlarımı düzeltti.


 
Portakal soyma makinesi

Otobüs 8 saat sonra sınıra vardı. Ancak yılbaşı tatili için herkes bir yerler gittiği için sınır inanılmaz kalabalıktı. Bir saat kadar bekledikten sonra bizi bavullarımızla birlikte bir odaya aldılar. Ellerindeki listeden Panama ve Kostarikalılar dışındakilerin isimleri okuyup doğum tarihlerini sordular. Bu sırada köpekler bavulları kontrol etti. Gözlerine kestirdikleri 3-4 kişiyi özel odaya alıp dip bucak aradılar. Diğerlerinin bavullarını açtırıp şöyle bir baktılar. Benim tipim çok güvenilir olduğu için bana sen geç dedilerJ))

Oradan işlemler için sıraya gittik. Benim pasaport eski. İlk sayfanın birleştiği yerin bir kısmı açılmış. Adam tutturdu geçemezsin diye. Bir de hızlı konuşuyor anlamıyorum. Elim ayağım dolandı. Hemen panikledim tabi. Ben itiraz ettim. Kostarika seni içeri almaz dedi.  Müdürü geldi. Kabul etmezlerse geri döneceksin dedi tamam dedim.

Oradan Kostarika gümrüğüne geçtik. Oradaki genç memur ne kadar kalacaksın dedi dönüş bileti olması gerekirken onu bile sormadı. Bavullar burada tekrar açıldı ve kontrol edildi. Bütün bu işlemler 4 saat sürünce benim otobüs yolculuğumda 20 saati buldu. Bereket otobüs yolculuklarını seviyorum. Etrafı görüyorsun, ülke hakkında bir fikir sahibi oluyorsun. Halkla konuşma imkanın oluyor.

İki sınır arasını yürüyerek geçiyorsun. Çeşitli satıcılar var. Bir tanesi ilginç bir makine ile portakal soyuyor.


Hostelin salonu
Akşam saat 6 da  otobüs terminalinden bir taksiye biniyorum. Havalı bir şoför. Beni dolap beygiri gibi dolaştırıyor. Dönüp duruyoruz diyorum. o bölgedeki bir otelin önüne getiriyor. Senin gideceğin yer çok uzak taksi parası çok tutar diyor. Adamı boğacağım ama yapacak bir şey yok. Binmişim taksisine. Bir ara durdurup ineyim başka taksiye bineyim diye düşünüyorum ama açıkçası çekiniyorum. Adama ben otelimin parasını verdim diyorum. Ben biliyorum senin oteli diyor ve adrese bakmıyor bile ve tabi beni olmadık başka bir yere götürüyor. Ben artık cıyak cıyak bağırıyorum. Oradan telefon edip tarifi alıyor ve nihayet beni otele getiriyor. 11000 colon tutuyor 10 bin veriyorum. O da sesini çıkarmıyor.

Yer ayırttığım hostelin geniş bir salonu var ve epey tenha. Üç çocuklu bir İtalyan kadın var . burada çocuk yuvası açmayı düşünüyormuş ama evrakları tamamlanmadığı için bir aydır bu hosteldeymiş.
İlliena ve oğlu
pinyata torbası

Ertesi sabah erkenden  İstanbul’dan Bora’nın tanıştırdığı İllieana gelip beni alıyor. Kendisi Amerikan elçiliğinde çalışıyor. Hafta sonu manikür için benim olduğum tarafa geliyormuş. Beraber manikürcüye gittik, beni oradan yarım saat uzakta oturduğu evine götürdü beni. Kocaman bir bahçe içinde 4 tane muhteşem villa var. Villalar dört kardeşe aitmiş. . Peynir ,meyva ve şarap içiyor kocası. Oğlu ve İlleana ile keyifli bir sohbet ediyoruz. Oğulları bütün bizim futbol takımlarını biliyor. Burası da Katolik. Bana da soruyorlar. Agnostikim deyince biraz soğukluk oluyor. Pek inanamıyorlar.
çocuklar şeker topluyor
bu da şekerci büyük

Burada çocukların doğum gününde pinyata denilen bir adet var. Şeker dolu bir torbayı bir yere asıyorlar. Sırayla çocuklar sopayla vuruyorlar, sonunda torba yırtılıyor çocuklar da şekerler kapışıyorlar. İlleanaların komşularında da böyle bir parti vardı. En komiği de çocukların kapışması gereken şekerleri büyüklerin de kapışmasıydı.
San Jose ana caddesinde konser
tiyat
tiyatro binası
Arturo beni otobüse bırakıyor merkezde gidip Managua otobüs biletimi alıyorum. Bana defalarca sakın yolda yürüme, çok dikkatli ol diye tembih etmelerine rağmen ben biraz da tedirgin yürümeyi seçiyorum. Sokaklar insanlarla dolu. Parklarda konserler var. Cumartesi gecesi herkes dışarıda. Kalabalık yolları seçerek hostele geliyorum.
katedral önü

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder